27 Kasım 2015 Cuma

Yeni Anayasa, bir Amerikan projesidir. Sevr’in hayata geçirilişidir /Ender Erdemil




Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'nin bu yeni dönemde en önemli önceliği yeni bir anayasadır. Artık Türkiye, demokrasi ruhuna uymayan, darbe anayasası ile yönetilemez. Güçler ayrılığı prensibine, insan onuruna dayalı, özgürlükçü bir anayasa en büyük ihtiyacımızdır. Türkiye'nin değişim şartlarıyla uyumlu yeni bir anayasa hedefini bu dönemde inşallah gerçekleştireceğiz" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu de Türkiye’nin en önemli ihtiyacının yeni bir Anayasa olduğu konusunda Başbakan Davutoğlu ile hemfikir. O da Demokratik, birinci sınıf bir Anayasadan söz ediyor.
Yeni Anayasanın öncelikli ihtiyaç oluşu nereden geliyor? Önce ona bakalım.
ABD, her ne kadar 500 bin çocuğu öldürerek (ABD Dışişleri eski bakanı Madeleine Albright’ın itirafıdır) Irak savaşında zafer kazandıysa da boyunun ölçüsünü gördü. Uzak ülkelerde askerini savaştırmak hem çok maliyetli, hem de iç politikada sıkıntıya yol açan bir işti. Üstelik askerinin uyguladığı vahşet dünyada Amerikan karşıtlığını da körüklüyordu. Buna çare olarak da işi taşerona vermeyi seçti. Bugün, bölgede savaşan güç olarak PKK/PYD’yi seçen ABD’nin, bölgedeki çıkarlarını korumak, politikalarını yürütmek için de bölgesel güç olabilecek bir devlete ihtiyacı vardı. Bu güç Türkiye olabilirdi. Ama üniter yapısıyla kuruluş ilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti asla olamazdı…
Central Asia-Caucasus Institute & Silk Road Studies Program (Orta Asya-Hazar Enstitüsü İpek yolu Çalışmaları programı)  tarafından hazırlanan (Ekim 2008) “Prospects for a ‘Torn’ Turkey: A Secular and Unitary Future?” (Parçalanmış ( Türkiye üzerine öngörüler: Laik ve üniter bir gelecek mi?) başlıklı raporda yeni bir Anayasanın gerekliliği açıklanmış: “Turkey’s role as a regional force will depend on whether the country will be able to overcome its two existential divides – the issues of religion and ethnicity.” Türkçe’si: Türkiye’nin bölgesel bir güç olabilmesi için kendisini bölen din ve etnisite konularının üstesinden gelmesi gerekir.
Raporda, sekülarizmin (laiklik yerine kullanılıyor) ve ulus milliyetçiliğinin Türkiye’yi bölgesel bir güç olma yolunda sınırladığını ve “To become a true regional power, Turkey will have to overcome that limitation.” Bu sınırlardan kurtulması gerektiği yazılı.
Sınırlamaya gerekçe olarak da Kemalizmin, laikliği ve ulus milliyetçiliğini topluma dayatarak “doğuştan çoğulcu ve özgürlükçü” olan toplumda “tarvma” yarattığı, din ve etnik milliyetçilik karşıtlarını yarattığı gösteriliyor.
Raporu hazırlayanlar son noktayı koyup Kemalizmi ve cumhuriyetçiliği baskıcı idare yanlılığı ilan ediyor: “Not least the liberal intelligentsia has come to perceive the republican conception as innately synonymous with authoritarianism.”
(Bu raporu okurlarımız hatırlayacaktır. Bu raporda Baykal’ın CHP Genel Başkanlığını bırakmaya ikna edilmesi ve Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel başkanı olması gerektiği de yazılıydı.Türkiye için kullanılan “Torn-parçalanmış” ifadesi de Samuel Huntington’a aittir.)
İsveç’de yaşayan Halil Magnus Karaveli’nin başında bulunduğu Orta Asya-Hazar Enstitüsü İpek yolu Çalışmaları Programı kurumunun hazırladığı rapor, Türkiye’nin birinci önceliğinin neden yeni bir anayasa olduğunu böyle ortaya koyuyor.
Türkiye’nin geleceği konusundaki senaryo’da Türkiye’nin nasıl bölgesel güç olacağı, hatta diğer ülkeler için nasıl model olabileceği de yazılmış: “ In a second scenario, the 100-year old republic has managed to reconcile conservatism and secularism.” Türkçe’si: Muhafazakarlık (ulus devlet ve ulus milliyetçiliği kastediliyor) ve laiklik sorunlarını halletmiş 100 yaşındaki Cumhuriyet…
Bu cümlede Erdoğan’ın 2023 hedefini de açıkça görüyoruz.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Davutoğlu  da dahil pek çok siyasetçinin, Türkiye üzerine ahkam kesen aydın geçinenlerin Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti konularındaki tarih yorumlarının kaynağı olan Center for American Progress (Amerikayı Geliştirme Merkezi) The United States, Turkey, and the Kurdish Regions (ABD, Türkiye ve Kürt Bölgeleri) (Temmuz 1014) Başlıklı rapor da “Atatürk, toplumdaki inanç ve etnik zenginliği göz önüne almadan milliyetçi ve seküler (Laik) bir cumhuriyet kurdu. Bu seküler ve milliyetçi cumhuriyet, “inanç ve etnik çoğulculuktan yana olan” halkın üzerinde baskı kurdu. Bu durum Türkiye’nin gelişmesinin önünde büyük bir engeldir. O halde çözüm için, tüm bu azınlıkların kendilerini ifade etme şansı bulacağı bir ortam yaratmak gerekir. Bu da ancak “Demokratik birinci sınıf bir anayasa yaparak (birinci sınıf Kılıçdaroğlunun tanımı)” mümkün görünüyor. Bu anayasa, Türklük ve Türk milleti kavramlarından arındırılmış, vatandaşlığın tüm etnik azınlıklarla tanımlandığı bir anayasa olmalı. Tüm azınlıklar ancak bu şekilde siyasi hayata dahil edilebilir. Bu da Türkiye'nin gelişmesinin önünü açacaktır.” İfadeleri yer alıyor. (http://www.guncelmersin.com/haber/siyaset_2/chp-pkk-ile-masaya-neden-oturur/1254.html )
Görüldüğü gibi, yeni bir Anayasa ihtiyacı vatandaşın talebi değil, ABD’nin Türkiye’den beklentisidir. Türkiye vatandaşlığı veya etnik kökene dayalı vatandaşlık, Türkiye’nin bölünmesinin, özerk bölgelerin veya kantonların kurulmasının önünü açacaktır. Bu şekilde “federatif” bir yapıya dönüşecek Türkiye Cumhuriyetinin yönetimi de kaçınılmaz olarak “Başkanlık sistemi” olacaktır.
Yeni Anayasa, bir Amerikan projesidir. Sevr’in hayata geçirilişidir.
Sevr anlaşmasının 149. Maddesini hatırlayalım: Bu Maddenin özeti: Osmanlı devleti tüm etnik toplulukların eğitim, özerk yönetim vb. haklarına uyacak, gereken yasal düzenlemeleri yapacak. (Kaynak: Nihat Erim, Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih, Türk Tarih Kurumu Basımevi 1953)


: 20 Kasım 2015 Cuma 13:17

Alıntı: http://www.guncelmersin.com/haber/guncel/yeni-anayasa-bir-amerikan-projesidir/1297.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder