Kanuni hocası
Yahya Efendiye “Bir devlet ne zaman
çöker?” diye sorar.
“Neme lazım be Sultanım” cevabını alır.
Kanuni bunu
pek anlayamaz, açıklamasını yazarak vermesini ister. Cevabı şöyle olur:
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa,
haksızlık şayi olsa, işitenler de nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil çobanlar yese,
bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların,
yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu taşlardan başkası
işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi
boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır, asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve
izmihlal de böylece mukadder hale gelir.”
(Mektup halen Topkapı’da sergilenmektedir)
Bu mektuptan
bir eğitimci olarak çocuklarımızı kurttan ziyade çobandan korumamız gerektiği
dersini çıkardım. Evet, çocuklarımızı kurtlar değil çobanlar yemektedir. Ders
kitaplarında beyin öldürme virüsleri var.
Bugün Baro
tarafından Değerler Eğitimi kitaplarının kaldırılması için iptal davası
açıldığını öğrendik. Okul yurtlarında seminer adı altında okutuluyor. Ancak
daha önce de yazdığım gibi, bu bir seçmeli derstir ve kitap da onun kitabıdır.
Çocukların hayatla bağını kopartan, onları çocuk yaşta ölüme hazırlayan,
psikolojilerini bozan bir kitaptır.
Bu kitabın
diğer kitaplarla aynı felsefeyle yazıldığını benim okurlarım anlamıştır.
İngilizce kitabında bile kesik kollar kesik kafalar, vampirler, Drakulalar,
“turkey” yiyen dini bayramlar, parmak kuklası anne babalar... Matematik
kitabında cadılar, Hayat Bilgisinde çocuğun ölümle burun buruna geldiği anlar, Türkçe
kitabında boğulmakta olan çocuklar, daha neler neler... Dava açtığımız ders
kitabı sayısı 10 oldu.
Çocuklarımızı yiyen çoban kimdir diye
sorarsanız; MEB onlara devredildi, kendisini lağvediyor. TÜBİTAK ve MYK Hayat
Boyu Öğrenme daireleri ilk aklıma gelenler. Değerler Eğitimi kitabını Hizmet
Vakfına sipariş veren merkez orasıdır. Kitabın resimlerini koyan yer TÜBİTAK
Eğitim Araştırma Dairesidir.
Eğitim
piyasası kuruldu ve MEB bütçesi böyle sipariş kitaplarla eritiliyor. Eğitime bu
kadar bütçe ayırdık, diyorlar, harcama kalemi çok kabarık görünüyor, ancak karşılığında
beyin ölümü gerçekleştiren zihin çökertme zehri yüklüyoruz çocuklara. Halkımız
da eğitime iyi para harcıyoruz zannediyor.
Bir Finli
eğitimci diyor ki; “Dünyada 3 ülke eğitime en fazla payı ayırıyor, İsrail, ABD
ve Türkiye. Verdikleri pay alt gelir düzeyindeki çocuklara değil, zenginlere
gidiyor, eğitim piyasası kurdular, onu besliyorlar. Biz ise ihtiyacı olana daha
fazla pay veriyoruz, böylece her çocuğa eşit eğitim yapıyoruz.”
Bakalım eğitim
bütçesi bizde nereye gidiyor?
*Özel okul
patronlarına vergi indirimi ve teşvik
*Ders kitabı hazırlama
ve basımı sektörüne
*Vergiden fiilen
muaf kaçak basılmış ders kitaplarına
....
Bir de eğitim
bütçesinden hiç pay almayan artık kapatılmış olan kurumlara bakalım:
1-Çıraklık Eğitimi kurumları kapandı.
8 yıllık
eğitime geçiş adı altında tamamı kapatıldı. Meslek Liselerinin orta kısım
kapatıldı, Sanayide çalışacak çıraklık ve ustalık kaynağı tıkandı. Meslek
Liseleri modül sisteme geçirildi, ustalık düzeyinde mezun verecek yerde çırak
düzeyinde Liseden çıkış getirildi. (Mesleki Yeterlilik Kurumunu bu tuzağın
merkezindedir.)
Bu sırada İmam
Hatip Meslek Liseleri meslek lisesi statüsünden çıkartıldı, onları kapanmış
olan orta kısımları (İmam Hatip ortaokulu) yeniden açıldığı halde Meslek
Liselerinin orta kısımları açılmadı!
2-Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri
kapandı.
3-16 bin köy ilkokulu kapandı.
4-Polis Okullarını kapatma kararı geldi.
(Ocak 2015)
5-Eğitim Fakülteleri ve Askeri Liseler
(pek yakında kapanıyor).
Polis
okullarını kapatma sürecine nasıl gelindiğini eski okurlarım bilir; Güvenliğin
piyasaya devrine sıra geldi; iç güvenlikte nitelikli eleman yetiştirme programı
kaldırıldı.
Mesajı şudur;
kendi güvenliğini kendin kur, özel güvenlik şirketlerine talep yaratılsın!
Tansu Çiller
hizmetlerin sektöre devredileceğini Dünya Bankasına söz verdiği (GATS 1995)
yılın ertesinde 28 Şubat 1996 asimetrik darbesini yedik. Özellikle eğitim
hizmetlerinin sektöre devredilmesi için halkın şaşırtılması gerekiyordu, gereği
yapıldı.
Sanki İmam
Hatip Liselerinin orta kısımları kapanmıştı. Şimdi bakın, İmam Hatip
Ortaokulları 10 yaşında başlatıldı ve Din Eğitimi dersleri çoğaltıldı, içeriği
ise İslam öğretmekten uzaklaştırıldı. Böyle kitaplar Değerler Eğitimi adı
altında şimdi bir daha karşımıza çıktı. Süreci görmeden sade bu kitapları
konuşmak eksiktir.
Eğitimin
küresel canavarlara para kandırma programına oturtulduk, bu sırada eğitimin gericileştirilmesi
bu programın parçasıdır. 2006’da MYK Hayat Boyu Öğrenme dairesiyle birlikte
geldi Değerler Eğitimi dersi ve bakın okul dışında öğrenme tuzağı kuruldu.
......
Son on yılda
eğitimin niteliğinin değişmesiyle birlikte gördüğümüz toplumsal çöküşü
konuşacak olursak; aile içi şiddet, kadına şiddet ve tecavüz, işsizlik,
geçimsizlikten intiharlar, kredi kartı borçlarından intihar, borçlu kadınların
geneleve düşmesi ve fuhuş, çocuk kaçırmalar, organ mafyası, vd. Toplumsal çöküş
yaşıyoruz.
Şiddet
toplumunda büyüyen bir nesil getirdik.
Eğitimde
çöküşü konuşuyorduk. Bütün bu çöküşün altında korunaksız bırakılan
çocuklarımızı düşünelim. Ders kitaplarına koyduğumuz virüslerle çocuklarda
disleksi, dispraksi, diskalkuli, disgrafi gibi yeni algılama bozukluğu sorunları
başladı.
Son beş yılda
psikologa giden çocuk sayısındaki artışı konuşamıyoruz, halktan gizleniyor.
Psikologlar bu yıkımdan para kazanıyor, bunun da piyasası kuruldu.
Çocuklarımızın
eğitimini küresel canilerin eline verdik, onlar çocuklarımızı beyinlerinden
yemeye başladı.
Çocuklarımızı
kurtlar değil onları korumakla görevli çobanlar yiyor.
Yahya Efendi
doğru söyler. Çocuklarını korumayan bir devlet çöker.
27 Şubat 2015
Mahiye
Morgül