12 Mart 2016 Cumartesi

“İstiklâl Marşımız, emperyalizme meydan okuyuşun destanıdır”



BASIN AÇIKLAMASI

“İstiklâl Marşımız, emperyalizme meydan okuyuşun destanıdır”

İstiklâl Marşı, Milletimizin, kanadının kırıldığı, kapana kıstırılmaya çalışıldığı, dört bir yanının işgalci yağmacılar tarafından kuşatıldığı anda bile yılmadan, umudunu kaybetmeden, BAĞIMSIZLIK ve özgürlüğe olan inancını yitirmeden tek yürek olarak nasıl kahramanca çarpıştığının destanıdır.

İstiklâl Marşı, Türk milletinin mücadeleci ruhunu, bağımsızlık aşkını, sömürgeci güçlere karşı dik duruşunu yansıtan eşsiz bir eserdir. İstiklal Marşımız, emperyalizme meydan okuyuşun, bağımsızlık tutkusunun, özgürlük heyecanının gönülden dile, oradan tüm Türk ulusunun yüreğine kazınmış bir bağımsızlık türküsüdür.

Dünyanın tüm uluslarının birer Milli Marşı bulunmaktadır. Ama hiçbir devletin Milli Marşı İstiklal (Yani Bağımsızlık) Marşı değildir ve savaş meydanlarında yazılmamıştır.

Bu nedenle Emperyalizme, sömürgeciliğe karşı ilk bağımsızlık mücadelesi veren bir milletin milli marşının Bağımsızlık (yani İstiklal) marşı ismini taşıması ise, bir rastlantı değildir.

İstiklal Marşımız “Kahraman Türk ordusuna” adanmış bir destandır. Bağımsızlık Savaşı‘mız ve bu savaşın içinde yer alan rütbesi ne olursa olsun tüm askerlerimiz, İstiklâl Yolu‘nu döşeyen kadınlarımız, kısacası bu vatanın kurtuluş ve kuruluşunda görev alan tüm adsız kahramanlarımıza adanmıştır.

Bağımsızlık Savaşı, emperyal devlerin unutamayacağı bir tokattır. Bir adam, Mustafa Kemal Paşa çıkmış, Türk milleti ile birlikte onların planlarını bozmuş, dünya devlerini yenilgiye uğratmıştır. Bu nedenle Mustafa Kemal Atatürk, onun kahraman ordusu emperyalizmin düşmanı ilan edilmiştir.

Bağımsızlık savaşımızın, Milli Mücadele’nin, Türk ulusunun onurlu direnişinin, mazlum bir ulusun zalimleri yenişinin simgelerine savaş açanlar İstiklal Marşı’ndan da rahatsızdırlar. Ülkenin işgalinden, sömürgeci çizmesinden rahatsız olmayanlar Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi‘nden, Andımız‘dan, 19 Mayıs 1919’dan, 29 Ekim 1923’ten rahatsızdırlar. Ülkenin tüm kaynaklarını hoyratça harcayanlar, Cumhuriyet’in kazanımlarını yok etmek isteyenler kurtuluşun destanının, milletin direnme azminin sınırsızlığının her gün ülkenin dört bir yanında tekrarından rahatsızdırlar. Artık bu rahatsızlıklarını saklayıp gizleme gereği bile duymadan, büyük bir arsızlık ve pervasızlıkla dillendirmektedirler.

Bu Muaviye artığı Cumhuriyet yıkıcıları, Mızraklarının ucunda Kur’an sayfaları, ABD-AB ve İsrail ile işbirliği içinde Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyetine saldırmaktadırlar.

Unutulmamalı ki; Cumhuriyet yıkıcıları ne yaparlarsa yapsın, amaçlarına hiçbir zaman ulaşamayacaklardır. Soylu Türk ulusu, Cumhuriyet yıkıcılarına boyun eğmeyecektir.

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un söylemi ile “O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Allah, bir daha bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”

 12 Mart 2016

YÖNETİM KURULU ADINA:                                                           Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

11 Mart 2016 Cuma

Diyanet İşleri Başkanı Hakkında Suç Duyurusu



SUÇ DUYURUSU DİLEKÇEMİZ

CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
ISPARTA
YAKINAN :       Mahmut ÖZYÜREK
Adres: Ulusal Eğitim Derneği - Piri Mehmet Mah. Mimar Sinan Cad. Uslu Ün Psj. Kat:2 No: 16-17 Isparta
ŞÜPHELİ:   Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ Diyanet İşleri Başkanı / ANKARA
SUÇ: TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2.    maddesi,  Anayasamızın “İnkılâp kanunlarının korunması” ile ilgili 174.maddesi ve Anayasanın 136. Maddesinin alenen ihlal edilmesi.
SUÇ TARİHİ: 29 Şubat 2016
AÇIKLAMALAR
1.        29 Şubat 2016 Pazartesi Günü Çankaya Köşkü’ndeki Bakanlar Kurulu toplantısına katılan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 04 Mart 2016 Cuma günü Şırnak'ın Silopi ilçesindeki temaslarının ardından Ankara'ya dönüşte uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki medreselerin sorunlarının giderilmesi için kurulanMedrese Âlimleri Vakfı  ile “Diyanet işleri Başkanlığının” bir proje hazırladıklarını, , proje üzerinde çalışıldığını, bölgede seminerler ve konferanslar düzenlendiğini,  29 Şubat 2016 Pazartesi Günü Çankaya Köşkü’ndeki Bakanlar Kurulu toplantısında bu proje ile ilgili bir sunum yaptığını ve hazırladıkları raporu Başbakan’a sunduklarını açıklamıştır.
PROJE, medreselere yasal statü kazandırılması, üniversitelerle denkliklerinin sağlanması, medrese mezunlarının pedagojik formasyon almasını ve müderrislerin bölgede barış gücü görevi üstlenmelerini içermektedir.
2.   Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez bu Proje ile ilgili olarak "Biz bölgedeki medreselerin denetiminin yapılabildiği bir legal ortamda müfredatı, sınavları, öğreticileri, ne öğretildiği belli olan, hangi sonuçları elde ettiğimizi bize gösteren bir yapıya kavuşmasını istiyoruz. Daha doğru olacağını düşünüyoruz.” …“Medreseler legal olmalı, bir kısmını Kuran kursu yaparak legalleştirdik”
“Tevhid-i Tedrisat Yasası ile medreselerin kapatılması “İslam Âlimi” yetiştirmek açısından bir boşluk oluşturdu. Din ve dünya ilimlerini birbirinden koparan laik eğitim anlayışı içinde imam hatip okulları, İslam enstitüleri ve ilahiyat fakülteleri bu boşluğu kapatamadı.”
3.   Medreselere yasal statü kazandırılmasını isteyen M. Görmez; “ Medreselerin müfredat, metodoloji ve program, mekân sorunu vardır. Medreselerde sınav sisteminin olmayışı da bir sorundur. Medreseler ders araç gerecinden ve teknolojik imkânlardan yoksun. Medreselerin hiçbir hukuki statüye sahip olmaması en büyük sorun.”  sözleri 08 Mart 2016 tarihli yaygın basında geniş şekilde yer almıştır.
4.   Gerek hazırlandığı söylenen proje, gerek Bakanlar kurulunda yapılan sunum ve basına yapılan açıklamalar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş amacından uzaklaşarak eğitimin laik yapısını ortadan kaldırmaya, eğitimin dini esaslara göre şekillendirilmesini sağlamaya yönelik bir girişimdir.
5.   Anayasanın 136. maddesinde; "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir" hükmü yer almaktadır.
Diyanet işleri Başkanı(DİB) Medreseleri yeniden “Anayasal Düzenin” içine taşıyarak;
a.   Eğitimin laik yapısını ortadan kaldırmaya,
b.    Eğitimin dini esaslara göre şekillendirilmesini sağlamaya
c.    “Milletçe dayanışma ve bütünleşme” yerine kutuplaşmayı teşvik ederek Anayasanın 136. Maddesini alenen ihlal suçu işlemiştir.
6.   Yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının İnkılap Kanunlarının Korunması ile ilgili 174. Maddesi
“Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:” demekte 1.fıkrası ise, Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden “3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanununu” güven altına almıştır.
Bu nedenle Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez’ in girişimleri ve yaptığı açıklamaları;
a.   TC Anayasasının Giriş,
b.   Diyanet işleri Başkanlığının kuruluşu ile ilgili 136.  Maddesini
c.    Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2.    maddesini, 
d.   Anayasamızın “İnkılâp kanunlarının korunması” ile ilgili 174.maddesi’ni alenen ihlal’e “teşebbüs” suçunu oluşturmaktadır.
7.   Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İstanbul Beşiktaş’taki Ertuğrul Tekkesinde 03 Şubat 2016 günü bir grup gazeteciyle yaptığı görüşmede, İslam medeniyetinin üç büyük kaos dönemi oldu daha önce. Her birinde kaosun aşılması için öze dönüş arayışına girildi. Her biri ayrı bir sorun yarattı. İlki, üçüncü halifenin şehit edilmesinin ardından oluşan haricilikti. İkincisi Moğol saldırısı dönemi. Üçüncüsü Osmanlı imparatorluğunun yıkılışı ve sonraki dönem. Şu an yaşadığımız dönem de bir kaos dönemidir” diye konuştu. (03 Şubat 2016)  Mehmet Görmez, bu açıklaması ile “Cumhuriyetin Kuruluşu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı dönemini “KAOS DÖNEMİ” olarak adlandırmaktadır.
8.   Bilindiği üzere, Anayasayı ihlal suçu, suçun maddi unsurunu meydana getiren fiillerin işlenmeye başlanmasıyla oluşur. Yani anayasayı ihlal suçu bir teşebbüs suçudur.
“Anayasayı İhlal suçu” teşebbüs aşamasında kalmaz ve tamamlanırsa suç olmaktan çıkacaktır!
9.   5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 309.MADDESİ Anayasayı ihlal suçu ile ilgilidir
“(1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur” demektedir.
10. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez herhangi bir kişi değil, “Anayasal Düzen” içindeki bir kurumun başkanıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2015 bütçesi 5.743.383 bin TL ile aralarında Sağlık Bakanlığı’nın da bulunduğu 10 bakanlıktan fazladır.
2014 yılı rakamlarına göre Diyanet İşleri Başkanlığının 117 bin 541’i köylerde olmak üzere 200.000’in üzerinde kadrolu elamanı çalışıyor.
Yani Diyanet işleri Başkanlığı Anayasal düzen içinde “devletin cebri gücünü elinde bulunduran” bir kurumdur. Toplumsal yaptırım gücü vardır. .” Anayasayı ihlal suçu için kastedilen neticenin “gerçekleşebilmesi tehlikesinin varlığı” söz konusudur. DİB. Devletin cebri gücünü elinde bulundurması ve görevleri nedeniyle Anayasayı İhlal suçunu işleme kolaylığına ve imkânına sahiptir.
11.             Kaldı’ ki Mehmet Görmez …“Medreseler legal olmalı, bir kısmını Kuran kursu yaparak legalleştirdik” diyerek, Anayasanın Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2.    maddesi,  Anayasamızın “İnkılâp kanunlarının korunması” ile ilgili 174.maddesi’ni ihlal ettiğini kendisi itiraf etmektedir.
HUKUKİ NEDENLER: TC Anayasasının Giriş, Cumhuriyetin niteliklerini tanımlayan 2.    maddesi,  Anayasamızın “İnkılâp kanunlarının korunması” ile ilgili 174.maddesi ve Anayasanın 136. Maddesi ve TCK 309.Maddesi ve gerekçesi.

HUKUKİ DELİLLER: 08 Mart 2016 – 09 Mart 2016 tarihli Yaygın Basın(Hürriyet, Cumhuriyet, Milliyet, Yeniçağ  vd.) Gazeteler ve altta  linkleri verilen İnternet Gazeteleri
İSTEM:
Bu suçlar Cumhuriyet savcılıkları tarafından resen soruşturulması gereken suçlar olup; bu nedenle sorumlu Mehmet GÖRMEZ hakkında yasal gereğinin yapılarak
1) Cezalandırılmaları için haklarında kamu davası açılması ile
2) Devletin cebri gücünü elinde bulundurması ve görevleri nedeniyle Anayasayı İhlal suçunu işleme kolaylığına ve imkânına sahip olması nedeniyle TCY 61. maddesi gereğince uygulama yapılırken alt sınırdan uzaklaşılarak uygulama yapılması arz ve talep olunur.   11 Mart 2016

Mahmut ÖZYÜREK




Ne Demiştik – Ne Dediler



1998 Yılı  Eylül aynıda üstlendiğim ve 2012 Aralık  ayında  Mandacı- Mason-  Tansel Çölaşan’ın yönetip yönlendirdiği bir kumpasla Atatürkçü Düşünce Derneği Şub e Başkanlığından alındığım yaklaşık 14 yıl içerisinde 1.000’i aşkın” Basın Açıklaması” yapılmış.  
Bu açıklamalara çoğu kez kimilerince yanıtlar verilmiş. Bu yazıyı yazmaya karar verince, önemli  ve güncelliği olanları ayırmaya, kimilerinin altını çizmeye başladığımda ilginç ve tuhaf bir durumla karşı karşıya kaldım.   1000’i aşkın açıklamanın neredeyse dörtte üçünü ayırmış ve bunlarında %50 sinin altını çizmiştim.
Yine ilginç ve tuhaf olan diğer çıkarsama ise,  Mandacı masonların ADD Isparta Şubesinin yönetim kadrosuna, büyük bir kin ve öç alma  ile saldırarak önce tasfiye, sonrada Şubeyi tümden kapatmaları, onların penceresinden bakıldığında haklı nedenlere dayanıyor!
ADD Genel Merkez yönetimini 2010 da ele geçirenler,  Atatürkçülüğü Masonik bir laikliğe indirgeyen, “ALTIOK ÇİZGİSİNDEN ve antiemperyalizmden soyutlanmış ATATÜRKÇÜLÜK” anlayışını, algısını  ADD’de  egemen kılmak için özel görevli elamanlardan başkaları değildi.
Proje açıktı ! Birinci aşamada; Atatürkçü Düşünce Derneği;  Kemalist düşün sisteminin taşıyıcılarından, örgütleyicilerinden ve yeniden-üreticilerinden, eylemci, militan kadrodan arındırılacak ve  yoksun kılınacaktı. İkinci aşamada ise; “Atatürkçülere Atatürk’ün meziyetlerini anlatmak”, “düşenlerin ve dönenlerin yasını tutmak, hikâyesini anlatmak”    “kurtuluş savaşı destanın tanıklığına takılıp kalmak ” olarak özetleyebileceğim, güncellikten ve halktan kopmuş bir bellek Atatürkçü Düşünce Derneğine egemen kılınacaktı.  Böylece, geçmişin geleceğe enerji aktarması bir yana,  geçmiş gelecekten enerji çalmaya başladı.
Şimdi gelelim “Ne Demiştik – Ne Dediler” konusuna.  Bu yazımızda 1000’i aşkın açıklamanın içinden, “Kalkınma Ajansları” ile ilgili Basın Açıklamalarımız ve kimlerin ne dediklerine bakalım.
10 Ağustos 2009 günü  Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı(BAKA) ilk toplantısını Isparta’da  Vali Ali Haydar ÖNER’in başkanlığında yapacak. 
ADD Isparta Şubesi Yönetim Kurulu 09.08. 2009 günü  Konu ile ilgili bir basın açıklaması yayınlıyor. Açıklama yerel Basında geniş yer bulur
 Bundan sonrasını Yerel Basın’dan izleyeyelim.  http://www.haber32.com.tr/haber-yazdir/8675





Birkaç not ekleyelim. 1-Atatürkçü!!!  Vali A. Haydar Öner, 2011 yılı genel seçimlerinde CHP’den Milletvekili seçilmiştir.. Mahmut Özyürek’in ADD Şube Başkanlığından alınması için Çölaşan’la birlikte bir hayli mesai harcamıştır
2-Biz o basın  açıklamamızda Bölgesel Kalkınma Ajansları” aynı zamanda kaçınılmaz olarak ayrışma ve federasyon  taleplerini de hızlandıracaktır  demiştik.
Tarih 22 Aralık 2014,  HDP İstanbul Milletvekili Sırrı  Süreyya Önder, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile yaptıkları görüşme sonrasında yaptığı açıklamada, "Özerklik, bu toprakların yabancısı olduğu bir şey değil."….. “Bizim istediğimiz sadece bir bölge için de değildir”…. Biz bir siyasal partiyiz. Bu partinin geldiği noktada binlerce insanımızın kanı canı, emeği ve zindan duvarları var. Biz bunu değil AKP'ye hiçbir şeye kurban etmeyiz. Kendi öz gücümüze güveniyoruz. Emeğimizi heba etmeyiz" dedi. 

 Bir hafta sonra; ADD Isparta Şubesine düzenlenen kumpasın Isparta ayağını oluşturanlardan biri olan  Şakir AKSÖZ “Çözüm” Gazetesinde “Özyürek'in Atatürkçülüğü” başlıklı bir yazı yazıyor..
…… http://www.haber32.com.tr/haber/aksoz-e-yanit-gecikmedi-haberi-8810h.html
“Anımsama olmaksızın öğrenme, düşünme ve usa vurmak olanaksızdır”  Atatürkçü Düşünce Derneğinin pusulası Kemalizm’e, ağır ve onulmaz hasar veren Mandacı- Mason Çölaşan ve tetikçilerinin yaptıklarını anımsatmayı sürdüreceğiz.  26 Aralık 2014
Mahmut ÖZYÜREK