4 Haziran 2013 Salı

AKP Gitsin de Kim Gelirse Gelsin Anlayışı Türk Halkına Kurulmuş Yeni Bir Tuzaktır



BASIN AÇIKLAMASI
Taksim Gezi Parkında başlayıp tüm ülkeye yayılan eylemler, hakkın hukukun meşru müdafaası, iktidarın, faşizan uygulamalarına karşı bir protesto eylemleri olarak başlamıştı. Ancak bu amaçla meydanlarda toplanan kalabalıklar birden uluslararası bir harekâtın öznesi, figüranı olmaya yönlendirilmeye çalışılıyor. Toplumun, haklı ve meşru olan tepkileri üzerinden başka bir tezgâh örülmeye çalışılıyor.
Yaratılan bu ortam, tam'da her türlü provokasyona açıktır. Çünkü; disiplinsiz,  bilinçsiz, örgütsüz yığın hareketleri, her dönemde ve her zaman belirsiz odaklar tarafından yönlendirilebilir ve sonu hiç de amaçlanmayan, istenmeyen felaketlerle, yıkımlarla sonuçlanabilir.
 Reyhanlı’da bir savaş yaşanırken, 51 ağaç değil, 51 insan hükümetin destek verdiği caniler tarafından katledilirken, kılları kıpırdamayan Brüksel, Cenevre, New York, Madrid, Amsterdam‘ın Taksim’de birden sahneye çıkmış olmaları düşündürücüdür.
Bugüne değin Türkiye'de yaşanan onlarca yıkım ve felaketlerin hiç birinde seslerini duyamadığımız, Türk ulusuna düşmanca tavırları bilinen uluslararası af örgütü ve benzer kurumların gezi parkı olaylarında kararlar yayınlaması, AB ve ABD siyasilerinin art arda açıklamalar yapması, batılı hükümet ve medya gruplarının gezi parkı olayındaki alışılmadık desteği, Türk halkının ezici çoğunluğunun haklı istemleri ve meşru direnişi üzerinden bir “tezgah”ın sahneye sürülmekte olduğunun göstergeleridir.
Merkezine “Tam Bağımsızlık “ şiarını koymayan, sloganlarında; “Ne ABD, Ne AB Tam Bağımsız Türkiye” özlemini yansıtmayan direnişler, protestolar son tahlilde dönüp dolaşıp uluslararası güç odaklarının amaçları ile örtüşür hale gelecektir.
Uluslararası güç odakları Tayyip Erdoğan'ın ve AKP iktidarının “kullanım süresi”nin dolduğunu, Türk halkının sabrının taşmakta olduğunu, huzursuzluğun arttığını, bu nedenle her an bir eylemin veya direnişin başlayabileceği kaygılarını 2 yıldır dile getirmekteydiler.
Uluslararası güç odakları, çıkarlarını korumak ve yeni kazançlar elde etmek için ilişkili ülkelerdeki işbirlikçilerle el ele verip toplumun değer yargılarını değiştirerek, kendi ideolojisi doğrultusunda bir dünya görüşü yaratmakta ve bunu uygulamaktadır. Böyle bir tuzağa düşen ülke, bu aşamadan sonra, Uluslararası güç odaklarının çizdiği yön doğrultusunda yol alacaktır. Taksim Gezi Parkı protestosunu Uluslararası güç odaklarının kendi amaçları ve denetimleri altında yönetebilmek için binlerce ajanı devreye soktuğu duyumlarımız arasındadır.
AKP gitsin de kim gelirse gelsin anlayışı Türk halkına kurulmuş yeni bir tuzaktır. 
AB’ci NATO’cu, OECD’ci, Gümrük Birlikçi, Dünya Bankacı yeni bir iktidarın, emperyalizm için yeni bir “taze kan”ın halkın kendi eliyle devreye sürülmesi tezgahıdır.
Gezi Parkının tozu dumanı arasında; Osmanlı’nın kapitülasyonundan daha tehlikeli olan  “petrol yasası” Meclisten geçirildi. TBMM’den geçen yeni Türk Petrol Kanunu mevcut yasadaki “milli menfaat” vurgusunu kaldırıyor “devlet hissesini” kuyularda sahalara göre azaltıyor. Yani Türkiye’nin petrol sektörü yeni Türk Petrol Kanunu ile birlikte artık yabancıların hakimiyetine terk ediliyor.
Bizim mücadelemiz özü itibari ile emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesidir. Uluslararası güç odaklarının maşa değiştirip, makyajlanmış yeni hainleri, yeniden önümüze sürmelerine izin vermemeliyiz.
Sol gösterip, Amerikancı sağ yumruk atanlara dikkat etmeliyiz.
Milliyetçiyim deyip, emperyalizmin yerli uşakları zora girdiğinde onlara elini uzatım kurtaranları iyi tanımalıyız.
Yaşadığımız süreç, 11 yıllık ihanet döneminden, hatta son 63 yıllık teslimiyet döneminden daha zorlu, ihanet mayınlarıyla döşeli bir süreçtir. 
Bu süreci Örgütlü, bilinçli ve ilkeli birlikteliklerle aşabiliriz. Dünyada hiçbir bağımsızlık mücadelesi “yığınların kendiliğinden hareketi” ile kazanılmamıştır kazanılamayacaktır. 

Mahmut ÖZYÜREK
ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ ISPARTA ŞUBE BAŞKANI