2 Kasım 2013 Cumartesi

Gaflet ve Dalaletin Son Durağı



Cumhuriyetin 90. Yılı kutlamalarından yalnızca bir gün sonra cumhuriyet rejimine meydan okuyacak kadar fütursuzlaşan AKP Konya Milletvekili Gülay Samancı, Kahramanmaraş Milletvekili Sevde Beyazıt Kaçar, Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak ve Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, TBMM Genel Kurulu çalışmalarına başörtülü olarak katıldı.
Böylece “Türban” ve temsilcisi olduğu “siyasal İslam” Türkiye’de yaşamsal bir mevziiyi daha ele geçirmiş oldu.
Türban bugün siyasi simge olmasının ötesinde tartışmasız karşıdevrimci, dinci, gerici çevrelerin bayrağı haline gelmiştir. Bu bayrağın anaokulundan üniversitelere, devlet kurumlarına ve TBMM de meşrulaştırılması karşıdevrimci güçler adına bir mevzi kazanımıdır. Ayrıca emperyalizmin ülkemize biçtiği ılımlı İslam cumhuriyeti yolunda zorlu bir dönemeç böylece aşılmıştır.
Cumhuriyete, haçlı irticanın ölümcül darbeleri indirilirken, cumhuriyeti devrimleri savunmasını umutla beklediğimiz CHP ise; “Dertleri sadece seçim öncesinde bir türban mağduriyeti yaratmaktır. Tayyip Erdoğan'ın elinden bu silahı alacağız" gibi dostu, düşmanı şaşırtan bir gerekçeyle, AKP’nin elindeki silahla cumhuriyet mevzilerinin yıkılmasına yadsınamaz büyük bir katkı koymuştur. Yani kurucularını, kuruluş felsefesini ret ve inkâr ederek AKP Türkiye’siyle ne denli uyumlu bir Y-CHP olduğunu sergilemiştir. Parti adına “Seçmene selam” bağlamında yapılan konuşmalar ise tabandan gelmesi olası tepkileri bertaraf etmeye yönelik olarak anlaşılmalıdır.
Bilinmelidir ki “Altıok savunulmadan, Kemalist Devrime sahip çıkılmadan Türkiye Cumhuriyetini korumak olanaksızdır. Zafer ve başarı Emperyalizme, onun iş birlikçilerine, irtica ve bölücülere ödün verilerek, onlara göz kırparak kazanılmaz”.
Türban sorununun çözümü uzlaşma değildir. Çünkü Türkiye’de bir türban sorunu değil AB-ABD destekli gericilik sorunu vardır. Gericilik ile mücadele ise uzlaşılarak değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi, beslendiği her türlü kaynak yok edilerek verilir.
Atatürkçüler, Atatürk’ün çözümlerini savunmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk “Hocaları memnun edelim, İslam âlemini memnun edelim, herkesi memnun edelim dersek amacımıza ulaşamayız. İşi, günün koşullarına göre düzenleyenler esaslı devrim yapamaz. Bugünkü sefalet ve rezalet içinde esasen kimseyi memnun etmeye olanak yoktur. Ülke gelişmiş, ulus zengin olduğu zaman herkes memnun olur” demektedir. Bu nedenle gericiliğe ödün vermek, gerici kalkışmaları hak ve özgürlük olarak kabullenmek, Cumhuriyetin, devrimlerin reddi ve inkarıdır.
1925 yılındaki Şapka ve Kılık Kıyafet Kanunu teklifinin Meclis'te görüşülmesi sırasında, Bursa Milletvekili Nurettin Paşa, teklifin Anayasa'ya ve insan haklarına aykırı olduğunu savunur. Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, karşı çıkar ve "Özgürlüğün kaderinin, gericiliğin elinde oyuncak haline gelmek olmadığını" vurgulayarak yanıtlar. Rize Milletvekili Ekrem Bey ise "Devrim Meclisi olsaydınız burada mali bir kanun tartışır gibi onunla tartışmayacak, o adamı söyletmeyecek ve derhal kolundan tutarak içinizden atacaksınız ve sonra da milletvekilliğinden çıkaracaktınız" der. İşte Devrim ve Cumhuriyet böyle savunulur.
Laik devlette, hukuk devletinde “Kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler, “Allah’ın emrine” göre yapılamaz. Kimse, Meclisteki giyimini “Allah’ın emri” ne göre veya bireysel özgürlük gerekçesiyle seçmeye kalkamaz. Her dinin başka Allah’ı var ve emirleri farklıdır. Kimi mezhepler kadının tek gözle baktığı bir örtüyü Allah’ın emri sayıyor. İş “Allah’ın emrine bırakılırsa”, dinler, mezhepler, inançlar, düşünce ve kanaatler arasında eşitlik kalmaz. Özgürlük de kalmaz. Nitekim kalmamaktadır. 7. yüzyıl toplumunun gereklerine göre konmuş kuralları bugün geçerli hale getiremezsiniz. Ancak din ticareti yaparsınız ve insanları Allah’la aldatırsınız.”
Kamuda(TBMM de kamusal alandır) türban, laiklik ilkesi ile bağdaşmaz. Anayasa’nın 42. maddesi ve 174. maddesi, 1, 2 ve 3’üncü maddeleri yürürlükte olduğu sürece kamuda türban olanaksızdır. Bu nedenle AKP yüzde yüz anayasa suçu işlemektedir
Meclise türban operasyonu bir kez daha göstermiştir ki, CHP'nin tam bağımsızlıkçı, antiemperyalist, aydınlanmacı direncini kırmak, gerici saldırılara karşı direnecek bütün güçleri etkisizleştirmek amacıyla düzenlenen uluslararası operasyonun sonuçları bir bir ortaya çıkmaktadır. Bu bizim kurgumuz değil, bizzat operasyonu planlayanların açıklamalarıdır.
Amerikan RAND düşünce kuruluşunun daimi politik danışmanı, ABD Merkezi Haber alma Teşkilatı'nın (CIA) eski yöneticisi, ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi Graham FULLER; “Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrimdir ve bu devrimin karşısındaki tek güç Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve TASFİYE EDİLMELERİ gerekir” diyor.
Bu nedenle, tüm bu operasyonların arkasında duran emperyalizme, sömürüye, NATO’culuğa, AB’ciliğe karşı mücadele vermeden, emeğin, emekçinin, üreten köylünün haklarını savunmadan laikliğin devrimci savunusunu yaptığını, gericilikle mücadele verdiğini söylemek, karşıdevrime dönüşmüş sistemin varlığını ve sürekliliğini savunmaktan başka bir anlam taşımaz.
Karşıdevrime dönüşmüş sistemin varlığını ve sürekliliğini savunmak ise Gaflet ve dalaletin ve hatta ihanetin son durağıdır02.11.2013
                                                                                                                                                            MAHMUT  ÖZYÜREK
                                                                                           ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

“Ermeni-Kürt” İttifakı!.. Müyesser Yıldız





Türkiye “türbana” dolandırılırken, Washington’da Sevr planlarının hız kesmeden sürdüğünü, düşman saflarının sıkıştırıldığını gösteren bir görüşme yapıldı.

BDP heyeti, bir süredir ABD’de “Suriye Kürdistanı” turları atıyor. BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş başkanlığındaki heyet azılı Türkiye düşmanı Ermeni teşkilâtı ANCA’nın Washington’daki bürosunu da ziyaret etmiş.

Görüşmede, “Ermeni-Kürt ortaklığını geliştirme imkânları, Batı Ermenistan ve Kürdistan’ın demokratik hedefleri” ele alınmış.

"Soykırımcı Büyük Ermenistan” tezlerine göre, Batı Ermenistan bugünkü Ermeni devleti. Ya “Doğu Ermenistan”; Diyarbakır’ı bile içine alan harita.

Diplomatlarımızı katleden Ermeni terör örgütü ASALA ile PKK’nın irtibatı malûm.

Teröristbaşı yakalandığında İmralı’daki sorgusunu yapan, bugün Silivri’de tutuklu emekli kıdemli Albay Hasan Atilla Uğur’a 1982’de Beyrut’ta ASALA ile yaptığı görüşme hakkında şunları anlatmıştı:

“Önce çok ilgilendiler, ama sonra detaylara girdiğimizde Kürdistan olarak belirtilen toprakların aslında Ermenilerin olduğunu, bu yüzden sıcak bakmayacaklarını söylediler. Ben şu aşamada şurası senin, burası benim tartışması yapmamızın sağlıklı olmadığını, öncelikle ortak düşmanımız olan Türkiye Cumhuriyeti’ne savaşımızı yaymamız gerektiğini söyledim. ASALA ile ilişkimiz bu çerçevede iken 1983 yılında bölündüler, sonrasında Atina ve Fransa’daki sorumluları öldürülünce örgüt dağıldı.”

“Ortak düşman” Türkiye Cumhuriyeti’ni hallettikleri zannıyla, “paylaşım masasına” oturmaya hazırlandıkları ortada.

Acaba BDP heyetinin Ermenilerle birlikte önünde poz verdiği harita nerenin haritasıdır?