4 Ocak 2014 Cumartesi
2 Ocak 2014 Perşembe
CHP'DE GÜL+GÜLEN+CHP KOALİSYONUNA ONAY YOK SESLERİ...
CHP’de ‘Gül+Gülen+CHP koalisyonu’ tartışması alevlendi
CHP kulislerinde uzun süredir konuşulan Cemaat’le ittifak yapma, yolsuzluk soruşturmasıyla birlikte yüksek sesle tartışılmaya başlandı. CHP’li vekiller ‘Bizden bu koalisyona onay yok’ dedi
CHP’nin iktidar yolunu açmak için gündeme getirilen “Gül+Gülen+CHP koalisyonu” arayışı parti içinde yeni bir tartışma başlattı. Parti içi muhalifler, bu formüle, “Yalnızca CHP’nin yok olmasını değil, Türkiye’nin geleceğini karartacağı” gerekçesiyle karşı çıktı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e karşı izlenen politika CHP’de yeni bir tartışma yarattı. Gül+Gülen+CHP koalisyonu” iddialarına ilişkin CHP’li vekillerin görüşleri şöyle:
‘Koalisyona onayımız yoktur’
Birgül Ayman Güler (İzmir): CHP, ülkenin kurtarıcı ve kurucu partisidir. “C” (Cemaat) ile herhangi bir işbirliği CHP’yi öyle düşürür ki, bunun sonucu yalnızca CHP’nin yok olması değil, Türkiye’nin geleceğinin kararması sonucu yaratır? “C” bir balinaya yapışmadan var olamayan kabukludur; CHP’nin buna izin vermemesi; Türkiye’yi kurtarmak ve bağımsız, ulusal, laik Cumhuriyet’i temelden yeniden inşa etmek demektir. Bu konudaki yanıtımız şudur: Hayır, onayımız yoktur.
‘CHP’nin ismi yan yana olamaz’
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak): Fethullah cemaat örgütlenmesi ile CHP’nin ismi asla yan yana olamaz. Farklı yaklaşımları ya da girişimleri olan bazı kişiler olabilir, ama bunlar çok büyük bir hata yaparlar ve parti tabanında dışlanırlar. Bir Amerikan projesi olan Gül, Gülen ve Tayyip Erdoğan ittifakının bozulduğunu gözlemliyoruz. Bizim, “Gül-Gülen” ve “Tayyip Erdoğan” yapılanmasının biri iyidir, diğeri kötüdür gibi yaklaşım içinde olmamız söz konusu değildir.
‘Birinci muhatabımız hükümettir’
Malik Ecder Özdemir (Sivas): Cemaat AKP’nin yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya başladı. Genel Başkan doğru bir siyaset götürüyor. Şu anda bizim muhatabımız iktidar olan AKP. Hem Cemaat üzerinden milli orduyu tasfiye eden hem de yolsuzluğun batağına düşen AKP. Doğrudan birinci muhatabımızın AKP olması demek, Cemaat ile bizim ittifak halinde olduğumuzu göstermez.
‘Koalisyonu yenileme ihtiyacı ortaya çıktı’
Süheyl Batum (Eskişehir): Gezi Parkı olaylarından sonra bu koalisyon çatladı. Şimdi bu koalisyonu yenileme ihtiyacı çıktı ortaya. Tabii CHP böyle bir şey yapmaz. CHP iktidar olacak ama “Bu koalisyon ile çok güzel iktidar yakalanır” diye düşününler var ise yanlış düşünmüş olurlar. Bize iktidarı sağlayacak olan, iktidarı sağlayacak olan, Gezi Parkı’dır; Gezi Parkı’ndaki insanların direnişidir.
‘Suni yama dikiş tutmaz’
Fatma Nur Serter (İstanbul): CHP ilkeleri olan, ideolojisi olan bir siyasi partidir. Bu parti, kendisine dışarıdan dayatılmak istenen ya da yamanmak istenen kendi özü ve ilkelerine, yapısına ters olan hiçbir grup ve cemaatle iç içe giren bir yapı göstermez. Böyle suni bir yamama CHP’de dikiş tutmaz.
Zihni Erdem / Ankara
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/31045-chpde-gulgulenchp-koalisyonu-tartismasi-alevlendi.html
CHP kulislerinde uzun süredir konuşulan Cemaat’le ittifak yapma, yolsuzluk soruşturmasıyla birlikte yüksek sesle tartışılmaya başlandı. CHP’li vekiller ‘Bizden bu koalisyona onay yok’ dedi
CHP’nin iktidar yolunu açmak için gündeme getirilen “Gül+Gülen+CHP koalisyonu” arayışı parti içinde yeni bir tartışma başlattı. Parti içi muhalifler, bu formüle, “Yalnızca CHP’nin yok olmasını değil, Türkiye’nin geleceğini karartacağı” gerekçesiyle karşı çıktı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e karşı izlenen politika CHP’de yeni bir tartışma yarattı. Gül+Gülen+CHP koalisyonu” iddialarına ilişkin CHP’li vekillerin görüşleri şöyle:
‘Koalisyona onayımız yoktur’
Birgül Ayman Güler (İzmir): CHP, ülkenin kurtarıcı ve kurucu partisidir. “C” (Cemaat) ile herhangi bir işbirliği CHP’yi öyle düşürür ki, bunun sonucu yalnızca CHP’nin yok olması değil, Türkiye’nin geleceğinin kararması sonucu yaratır? “C” bir balinaya yapışmadan var olamayan kabukludur; CHP’nin buna izin vermemesi; Türkiye’yi kurtarmak ve bağımsız, ulusal, laik Cumhuriyet’i temelden yeniden inşa etmek demektir. Bu konudaki yanıtımız şudur: Hayır, onayımız yoktur.
‘CHP’nin ismi yan yana olamaz’
Dilek Akagün Yılmaz (Uşak): Fethullah cemaat örgütlenmesi ile CHP’nin ismi asla yan yana olamaz. Farklı yaklaşımları ya da girişimleri olan bazı kişiler olabilir, ama bunlar çok büyük bir hata yaparlar ve parti tabanında dışlanırlar. Bir Amerikan projesi olan Gül, Gülen ve Tayyip Erdoğan ittifakının bozulduğunu gözlemliyoruz. Bizim, “Gül-Gülen” ve “Tayyip Erdoğan” yapılanmasının biri iyidir, diğeri kötüdür gibi yaklaşım içinde olmamız söz konusu değildir.
‘Birinci muhatabımız hükümettir’
Malik Ecder Özdemir (Sivas): Cemaat AKP’nin yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya başladı. Genel Başkan doğru bir siyaset götürüyor. Şu anda bizim muhatabımız iktidar olan AKP. Hem Cemaat üzerinden milli orduyu tasfiye eden hem de yolsuzluğun batağına düşen AKP. Doğrudan birinci muhatabımızın AKP olması demek, Cemaat ile bizim ittifak halinde olduğumuzu göstermez.
‘Koalisyonu yenileme ihtiyacı ortaya çıktı’
Süheyl Batum (Eskişehir): Gezi Parkı olaylarından sonra bu koalisyon çatladı. Şimdi bu koalisyonu yenileme ihtiyacı çıktı ortaya. Tabii CHP böyle bir şey yapmaz. CHP iktidar olacak ama “Bu koalisyon ile çok güzel iktidar yakalanır” diye düşününler var ise yanlış düşünmüş olurlar. Bize iktidarı sağlayacak olan, iktidarı sağlayacak olan, Gezi Parkı’dır; Gezi Parkı’ndaki insanların direnişidir.
‘Suni yama dikiş tutmaz’
Fatma Nur Serter (İstanbul): CHP ilkeleri olan, ideolojisi olan bir siyasi partidir. Bu parti, kendisine dışarıdan dayatılmak istenen ya da yamanmak istenen kendi özü ve ilkelerine, yapısına ters olan hiçbir grup ve cemaatle iç içe giren bir yapı göstermez. Böyle suni bir yamama CHP’de dikiş tutmaz.
Zihni Erdem / Ankara
http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/31045-chpde-gulgulenchp-koalisyonu-tartismasi-alevlendi.html
1 Ocak 2014 Çarşamba
MİLLİ İRADE BİLDİRİSİ "2014 TÜRK MİLLETİNE 'İRADE' VERSİN!"
http://www.milliiradebildirisi.org/index.php/template/2011-08-04-23-45-19/sedat_senermen/mib/2014-turk-milletine-irade-versin.html
"Milli
İrade" Türk milletinin küçük bir azınlık dışında tamamının, üzerinde
birleştiği, geleceğe yönelik amaç ve hedefleri açıklayan ve savunan güçtür.
Milli
iradenin oluşturduğu karar ve eylem çerçevesi, tam bağımsız Türkiye, milletin
kayıtsız ve şartsız egemenliği, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez
bütünlüğüdür.
2014 yılı
Türk milletinin uyanış yılı olmalıdır. Sandıktan çıkan sonuç her ne olursa
olsun, dış güçlerin formatladığı iktidarı işaret edecektir.
2014 yılında; Türk milletine
düşen görev tıpkı 1919 yılında olduğu gibi "kurtuluş ve kuruluş
felsefesi" etrafında yeniden tek yürek olarak "MİLLİ İRADE"yi
etken kılmaktır.
Türk milleti kendi iradesini etken kılacak sağ duyuya sahiptir. 2014
yılının kaderini milletin azim ve kararı belirleyecektir.
30 Aralık 2013 Pazartesi
Kılıçdaroğlu’ndan şoke eden ifade: Türkiye ve halkımızın geleceği için gidiyoruz
Kılıçdaroğlu’ndan şoke eden ifade:
Türkiye ve halkımızın geleceği için gidiyoruz
Geleceğini ABD’de aramak!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda basın toplantısı düzenledi. CHP’nin iktidara talip olduğunu, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren planlarını, heyetlerle paylaşacaklarını belirten Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” ifadesi şaşkınlık yarattı.
Kelin ilacı olsa başına sürer
ABD temaslarından yüksek beklentiler uman ve bu amaçla ziyaret gerçekleştirdiğini açıklayan Kılıçdaroğlu’na kötü haberi, CIA’nın Orta Doğu eski Şefi Graham Fuller verdi: Washington’u artık kimse umursamıyor. İşler giderek kötüye gidiyor. ABD’nin çöküşte olduğuna, güçten düştüğüne, etkisizleştiği ve tutarsızlaştığına dair yürek sızlatan duygu var.
Dünya ABD’den nefret ediyor
ABD’nin yüz binlerce Müslüman öldürdüğünü itiraf eden Fuller şöyle devam etti: Böylelikle nefret uyandırdık ve sürekli bir terörist üretimi kaynağına, kalıcı bir El-Kaide’ye yol açtık. Suriye krizini çözemedik. Türkiye ve Suudi Arabistan’a destek vermemeliydik. Dostlar birbirlerinin sarhoş araba sürmesine izin vermez. ABD’nin durumu kötüye gidiyor. GÜNCEL, Sayfa 9
CIA’nın derin kulağı
ABD’nin çöküş içinde olduğunu açıklayan Graham Fuller, SSCB’ye karşı oluşturulan “Yeşil Kuşak” projesinin fikir babası. CIA Orta Doğu Şefi olarak da görev yapan Fuller, AKP hükümetinin yürüttüğü PKK açılımının mimarları arasında yer aldı. İktidarı PKK üzerinden yürüttüğü müzakereler Fuller’ın Türkiye uzmanı Prof. Henri Barkey’le birlikte hazırladığı rapor üzerinden yürüyor.
CHP’nin Genel Başkanı olarak ilk kez ABD’yi ziyaret edeceğini açıklayan Kemal Kıçıldaroğlu, davetin Amerikan Kongresi ve 3 düşünce kuruluşu tarafından geldiğini söyledi.
Halkımızın geleceği
için ABD’ye gidiyoruz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerika’ya giderken havaalanında söylediği bu sözler şaşkınlığa yol açtı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çeşitli temaslarda bulunmak üzere ABD’yi gitti. CHP liderinin, havaalanında söylediği “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” sözleri ise şaşkınlıkla karşılandı. Kılıçdaroğlu, ABD’ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin Genel Başkanı olarak ilk kez ABD’yi ziyaret edeceğini söyledi. Washington’a, Amerikan Kongresi ve 3 düşünce kuruluşunun daveti üzerine gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, ziyareti kapsamında, ABD Başkanı Barack Obama’nın Ofisi, ABD Dışişleri yetkilileri ve Pentagon ile de temaslarının olacağını ifade etti.
Anamuhalefet Partisi olarak yapacakları ziyaret sırasında herhangi bir konuda müzakere yapmayacaklarını ve müzakerenin de gündemlerinde olmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Ziyaretimizin amacı CHP’nin görüşlerini, düşüncelerini, ilke ve değerlerini Amerikalı muhataplarımızla paylaşmaktır” dedi.
İktidara talibiz
Temel mesajlarının tam demokrasi, temel özgürlükler, barış, refah ve istikrar olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin sadece iktidar partisinden ibaret olmadığını ve iktidara talip olan CHP’nin, Türkiye’yi, bölgesini ve dünyayı ilgilendiren bütün konularda gelişmiş değerlendirmeleri ve planları olduğunu anlatmaktır. Tıpkı Paris, Londra, Brüksel, Pekin, Bağdat ve Mısır’da yaptığımız gibi... Bu bağlamda tam demokrasi ve özgürlükler, sorumlu ve istikrar üreten bir dış politikayla, güçlü bir ekonomiyle CHP iktidarında nasıl ulaşılacağını ayrıntılarıyla ifade edeceğiz” diye konuştu.
Temaslarının ağırlığını kongre üyeleriyle yapacakları görüşmelerin oluşturacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şu bilgileri verdi: “Ziyaret kapsamında 3 ayrı düşünce kuruluşu ve John Hopkins Üniversitesi’nde konuşmalarım olacak. Türk ve Amerikan iş çevreleri, Amerika’daki Türk toplumu ve Türk-Amerikan bilim insanlarıyla ayrıca bir araya geleceğiz. Amerikan siyasetinde ve toplumsal hayatında önemli bir yer tutan Yahudi kuruluşlarıyla da toplantımız olacaktır. Bu süreçte Wall Street Journal ve Washington Post gazetelerinin yönetimleriyle de bir araya geleceğim.”
Karşılıklı çıkar
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ziyaret esnasında partisinin hedef ve vizyonunu anlatacaklarını ifade ederek, “CHP olarak karşılıklı saygı, ortak değer ve çıkarlara dayalı eşitlik temelinde sürdürülebilir, sağlam ve sağlıklı bir ilişki istediğimizi kendilerine anlatacağız. Bugüne kadar gerek Avrupa gerek komşu ülkelere hangi amaçla gittiysek, Amarika’ya da aynı amaçla gidiyoruz. Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” ifadelerini kullandı.
Washington’ı kimse
artık ciddiye almıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” diyerek medet umduğu Amerika’da işler pek yolunda değil... Fethullah Gülen’in Amerika’da Yeşil Kart almasına da referans olan CIA eski istasyon şefi Fuller, ülkesindeki işlerin kötü olduğunu yazdı. The Christian Science Monitor’da’daki makalesinde Fuller şunları kaydetti: “İşler kötüye gidiyor. Bir zamanlar üzerinde kabaca uzlaşma olan Amerikan dış politikası şimdi bir mikrobun yayılmasına benzer şekilde dağılıyor. Gerçekliğin birbirine ters iki ayrı görüntüsü var. İkisi de ürkütücü. Bir yanda her şeyin elden kayıp gittiğine, ABD’nin çöküşte olduğuna, güçten düştüğüne, etkisizleştiği ve tutarsızlaştığına dair yürek sızlatan duygu var.
Kararsızız, şüphelerle doluyuz, müttefiklere sırt çeviriyoruz, kenara çekiliyoruz, işlerin hallini başkalarına bırakıyoruz, şeytanla iş tutuyoruz, ahlaki sorumluluklarımızdan kaçıyoruz, küresel demokrasi vizyonumuzu terk ediyoruz, küresel güvenliği sağlayamıyoruz, ordumuzu iğdiş ediyoruz, herkesin görebileceği temkinli, kararsız, ürkek ve tutarsız bir portre çiziyoruz.
Irak’tan işimizi bitirmeden erken ayrıldık, Afganistan’da da öyle. Suriye’de kimyasal silahlar kırmızı hattımızdır dedik, sonra geri adım attık, Orta Doğu’daki menfur rejimlere karşı duruşumuzu kundaklayan aç Ruslar tarafından kandırıldık.
Suriye’deki tutarsız tavrımızla Esed rejimine karşı mücadelelerinde onları yalnız bırakarak İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi sağlam müttefiklerimizi zor duruma soktuk. Tahran’da güler yüzlü din adamına tuzağına düşerek göz kırptık, ilkeye dayalı yaptırımları azaltmaya, nükleer programlarını durdurma kararlılığımızı müzakereyle değiştirmeye ve tehlikeli rejimlerini dünyaya tekrar kabul ettirmeye giriştik. Suudileri ortada bıraktık ve güvenilmez ve saf olarak algılanır olduk. Kimse artık Washington’ı ciddiye almıyor.
Binlerce Müslüman öldürdük
Şimdi de aynanın öbür yüzüne bakalım. Yabancı ülkelerde yüz binlerce Müslüman öldürdük, böylelikle nefret uyandırdık ve sürekli bir terörist üretimi kaynağına, kalıcı bir el-Kaide’ye yol açtık. Suriye krizini çözemedik, fakat vicdanımızı tatmin etmek için füzeleri gönderseydik muhtemelen kargaşa büyüyecek, radikal cihatçılar sahneye hâkim olacaktı. Kötü tasarlanmış Suriye politikalarında Türkiye ve Suudi Arabistan’a destek vermemeliydik. Dostlar birbirlerinin sarhoş araba sürmesine izin vermez. ABD’nin durumu kötüye gidiyor. Ve biz henüz bunun farkında değiliz.”
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=9171Türkiye ve halkımızın geleceği için gidiyoruz
Geleceğini ABD’de aramak!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda basın toplantısı düzenledi. CHP’nin iktidara talip olduğunu, bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren planlarını, heyetlerle paylaşacaklarını belirten Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” ifadesi şaşkınlık yarattı.
Kelin ilacı olsa başına sürer
ABD temaslarından yüksek beklentiler uman ve bu amaçla ziyaret gerçekleştirdiğini açıklayan Kılıçdaroğlu’na kötü haberi, CIA’nın Orta Doğu eski Şefi Graham Fuller verdi: Washington’u artık kimse umursamıyor. İşler giderek kötüye gidiyor. ABD’nin çöküşte olduğuna, güçten düştüğüne, etkisizleştiği ve tutarsızlaştığına dair yürek sızlatan duygu var.
Dünya ABD’den nefret ediyor
ABD’nin yüz binlerce Müslüman öldürdüğünü itiraf eden Fuller şöyle devam etti: Böylelikle nefret uyandırdık ve sürekli bir terörist üretimi kaynağına, kalıcı bir El-Kaide’ye yol açtık. Suriye krizini çözemedik. Türkiye ve Suudi Arabistan’a destek vermemeliydik. Dostlar birbirlerinin sarhoş araba sürmesine izin vermez. ABD’nin durumu kötüye gidiyor. GÜNCEL, Sayfa 9
CIA’nın derin kulağı
ABD’nin çöküş içinde olduğunu açıklayan Graham Fuller, SSCB’ye karşı oluşturulan “Yeşil Kuşak” projesinin fikir babası. CIA Orta Doğu Şefi olarak da görev yapan Fuller, AKP hükümetinin yürüttüğü PKK açılımının mimarları arasında yer aldı. İktidarı PKK üzerinden yürüttüğü müzakereler Fuller’ın Türkiye uzmanı Prof. Henri Barkey’le birlikte hazırladığı rapor üzerinden yürüyor.
CHP’nin Genel Başkanı olarak ilk kez ABD’yi ziyaret edeceğini açıklayan Kemal Kıçıldaroğlu, davetin Amerikan Kongresi ve 3 düşünce kuruluşu tarafından geldiğini söyledi.
Halkımızın geleceği
için ABD’ye gidiyoruz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Amerika’ya giderken havaalanında söylediği bu sözler şaşkınlığa yol açtı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çeşitli temaslarda bulunmak üzere ABD’yi gitti. CHP liderinin, havaalanında söylediği “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” sözleri ise şaşkınlıkla karşılandı. Kılıçdaroğlu, ABD’ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı VIP Salonu’nda düzenlediği basın toplantısında, CHP’nin Genel Başkanı olarak ilk kez ABD’yi ziyaret edeceğini söyledi. Washington’a, Amerikan Kongresi ve 3 düşünce kuruluşunun daveti üzerine gittiğini belirten Kılıçdaroğlu, ziyareti kapsamında, ABD Başkanı Barack Obama’nın Ofisi, ABD Dışişleri yetkilileri ve Pentagon ile de temaslarının olacağını ifade etti.
Anamuhalefet Partisi olarak yapacakları ziyaret sırasında herhangi bir konuda müzakere yapmayacaklarını ve müzakerenin de gündemlerinde olmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Ziyaretimizin amacı CHP’nin görüşlerini, düşüncelerini, ilke ve değerlerini Amerikalı muhataplarımızla paylaşmaktır” dedi.
İktidara talibiz
Temel mesajlarının tam demokrasi, temel özgürlükler, barış, refah ve istikrar olacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin sadece iktidar partisinden ibaret olmadığını ve iktidara talip olan CHP’nin, Türkiye’yi, bölgesini ve dünyayı ilgilendiren bütün konularda gelişmiş değerlendirmeleri ve planları olduğunu anlatmaktır. Tıpkı Paris, Londra, Brüksel, Pekin, Bağdat ve Mısır’da yaptığımız gibi... Bu bağlamda tam demokrasi ve özgürlükler, sorumlu ve istikrar üreten bir dış politikayla, güçlü bir ekonomiyle CHP iktidarında nasıl ulaşılacağını ayrıntılarıyla ifade edeceğiz” diye konuştu.
Temaslarının ağırlığını kongre üyeleriyle yapacakları görüşmelerin oluşturacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şu bilgileri verdi: “Ziyaret kapsamında 3 ayrı düşünce kuruluşu ve John Hopkins Üniversitesi’nde konuşmalarım olacak. Türk ve Amerikan iş çevreleri, Amerika’daki Türk toplumu ve Türk-Amerikan bilim insanlarıyla ayrıca bir araya geleceğiz. Amerikan siyasetinde ve toplumsal hayatında önemli bir yer tutan Yahudi kuruluşlarıyla da toplantımız olacaktır. Bu süreçte Wall Street Journal ve Washington Post gazetelerinin yönetimleriyle de bir araya geleceğim.”
Karşılıklı çıkar
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ziyaret esnasında partisinin hedef ve vizyonunu anlatacaklarını ifade ederek, “CHP olarak karşılıklı saygı, ortak değer ve çıkarlara dayalı eşitlik temelinde sürdürülebilir, sağlam ve sağlıklı bir ilişki istediğimizi kendilerine anlatacağız. Bugüne kadar gerek Avrupa gerek komşu ülkelere hangi amaçla gittiysek, Amarika’ya da aynı amaçla gidiyoruz. Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” ifadelerini kullandı.
Washington’ı kimse
artık ciddiye almıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Türkiye için, halkımız için ve halkımızın geleceği için gidiyoruz” diyerek medet umduğu Amerika’da işler pek yolunda değil... Fethullah Gülen’in Amerika’da Yeşil Kart almasına da referans olan CIA eski istasyon şefi Fuller, ülkesindeki işlerin kötü olduğunu yazdı. The Christian Science Monitor’da’daki makalesinde Fuller şunları kaydetti: “İşler kötüye gidiyor. Bir zamanlar üzerinde kabaca uzlaşma olan Amerikan dış politikası şimdi bir mikrobun yayılmasına benzer şekilde dağılıyor. Gerçekliğin birbirine ters iki ayrı görüntüsü var. İkisi de ürkütücü. Bir yanda her şeyin elden kayıp gittiğine, ABD’nin çöküşte olduğuna, güçten düştüğüne, etkisizleştiği ve tutarsızlaştığına dair yürek sızlatan duygu var.
Kararsızız, şüphelerle doluyuz, müttefiklere sırt çeviriyoruz, kenara çekiliyoruz, işlerin hallini başkalarına bırakıyoruz, şeytanla iş tutuyoruz, ahlaki sorumluluklarımızdan kaçıyoruz, küresel demokrasi vizyonumuzu terk ediyoruz, küresel güvenliği sağlayamıyoruz, ordumuzu iğdiş ediyoruz, herkesin görebileceği temkinli, kararsız, ürkek ve tutarsız bir portre çiziyoruz.
Irak’tan işimizi bitirmeden erken ayrıldık, Afganistan’da da öyle. Suriye’de kimyasal silahlar kırmızı hattımızdır dedik, sonra geri adım attık, Orta Doğu’daki menfur rejimlere karşı duruşumuzu kundaklayan aç Ruslar tarafından kandırıldık.
Suriye’deki tutarsız tavrımızla Esed rejimine karşı mücadelelerinde onları yalnız bırakarak İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi sağlam müttefiklerimizi zor duruma soktuk. Tahran’da güler yüzlü din adamına tuzağına düşerek göz kırptık, ilkeye dayalı yaptırımları azaltmaya, nükleer programlarını durdurma kararlılığımızı müzakereyle değiştirmeye ve tehlikeli rejimlerini dünyaya tekrar kabul ettirmeye giriştik. Suudileri ortada bıraktık ve güvenilmez ve saf olarak algılanır olduk. Kimse artık Washington’ı ciddiye almıyor.
Binlerce Müslüman öldürdük
Şimdi de aynanın öbür yüzüne bakalım. Yabancı ülkelerde yüz binlerce Müslüman öldürdük, böylelikle nefret uyandırdık ve sürekli bir terörist üretimi kaynağına, kalıcı bir el-Kaide’ye yol açtık. Suriye krizini çözemedik, fakat vicdanımızı tatmin etmek için füzeleri gönderseydik muhtemelen kargaşa büyüyecek, radikal cihatçılar sahneye hâkim olacaktı. Kötü tasarlanmış Suriye politikalarında Türkiye ve Suudi Arabistan’a destek vermemeliydik. Dostlar birbirlerinin sarhoş araba sürmesine izin vermez. ABD’nin durumu kötüye gidiyor. Ve biz henüz bunun farkında değiliz.”
AKP ARTIK İKTİDARDA İŞGALCİDİR
Türkiye’de artık hukuken, siyaseten, tarihen ve
ahlaken bir hükümet yok. Bırakın formel (biçimsel) bakımdan hukuk devleti
olmayı, Türkiye artık bir kanun devleti bile değil. AKP Hükümeti 25 Aralık
2013’ten itibaren bir Cumhuriyet hükümeti değil, iktidarı işgal eden bir
kliktir. Devlet içindeki hiziplerden biridir.
AKP kendisini iktidara taşıyan bütün iç ve dış
dinamikleri hızla yitirmektedir. Silkelense düşecek haldedir. Silkelenmeli ve
düşürülmelidir. Bunu yapacak güç, taraflardan birinin yedeğine düşmeyen,
bağımsız bir halk hareketi ve toplumsal muhalefettir.
Geçen haftaki yazımda Türkiye’nin yeniden fetrete
düştüğünü, yani merkezi otoritenin ve devlet örgütünün çeşitli iktidar odakları
arasında parçalandığını belirttim. Daha önce iktidarı paylaşanlar, Cumhuriyeti
birlikte imha edenler, bugün devlete egemen olmak için birbirine girdiler.
Kuralsız bir çatışma içindeler. Türkiye’nin yeni fetret döneminde, bir
şehzadeler savaşına tanık oluyoruz. Eğer bir ülke fetrete düşmüşse, orada
iktidar yok demektir.
Türkiye’de bugün hükümeti elinde tutan ve gırtlağına
kadar yolsuzluklara batan AKP ile Emniyet ve Yargı başta olmak üzere devlet
içinde ve toplumda örgütlü olan Fethullah Gülen Cemaati arasında şiddetli bir
iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşının Ortadoğu’daki gelişmelerle; AKP
dış politikasının Suriye, Mısır ve İran’da büyük başarısızlığa uğraması ve bu
alanda ABD ve Batı ile ters düşmesinin büyük payı bulunuyor.
AKP Hükümeti ve Tayyip Erdoğan, 17 Aralık yolsuzluk
soruşturması ile büyük yara almış durumda. Gezi Direnişi’nin çözücü etkisinin
bir sonucu olan bu soruşturma, iktidar çatışmasının en önemli hamlesini
oluşturdu. Ancak hangi nedenle başlamış olursa olsun, bu olay kirli koalisyonun
bütün pisliklerini ortalığa saçtı. Sonuna kadar bunun üzerine gidilmeli ve
toplumsal muhalefet olayın peşini bırakmamalıdır.
AKP’NİN SUÇ İTİRAFI
AKP Hükümeti’nin sözcüleri, başta Erdoğan olmak üzere
en yetkili ağızlar devlet içinde bir çetenin bulunduğunu ilan etti. Bu bir suç
itirafıdır.
Erdoğan ve parti sözcüleri, özellikle Emniyet ve Yargı
içinde örgütlü olan bu çetenin, hükümete karşı bir darbe girişiminde
bulunduğunu da ileri sürdüler. Çeteyi tanımladılar.
Yandaş gazeteciler, Yalçın Akdoğan gibi Erdoğan’ın
siyasi danışmanı milletvekilleri bu çetenin Ergenekon, Oda TV, Balyoz gibi
davalarda komplo kurduğunu da açıkladı.
Bu açıklamalar birinci dereceden tanıklık ve suç
itirafıdır. İhbardır. Bugüne kadar bizim ileri sürdüğümüz bütün tezlerin
doğrulanmasıdır. Çünkü bu açıklamaları yapanlar, sözünü ettikleri çetenin
ortaklarıdır. Adı geçen bütün operasyon ve projeleri birlikte
gerçekleştirdiler. Rejimi birlikte değiştirip dinci-faşizan bir diktatörlüğün
inşasına giriştiler. Dolayısıyla bu itiraflar, olayın failleri ve birinci
dereceden tanıkları tarafından yapılmaktadır. Bu ciddiyetle ele alınmalıdır.
AKP, devlette çete var demekle; bu yasadışı örgütlenme
ile 11 yıldır iktidarı paylaştığını; valileri, Emniyeti, milletvekillerini ve
bakanları aralarında pay ettiklerini de kabul etmiş oluyor. Ortada bir suç
ortaklığı var.
AKP’NİN KARŞI DARBESİ
Adli Kolluk Yönetmeliği'nin hükümet tarafından
yasalara ve Anayasa'ya aykırı olarak değiştirilmesi, Emniyet Örgütü’ndeki büyük
tasfiye operasyonu ve polisin savcının emrini dinlemeyerek yeni yolsuzluk
soruşturmasını engellemesi tam anlamıyla hukukun çöküşüdür. Devletin iktidar
odakları arasında parçalanmasıdır. Anayasal suçtur. Dahası Anayasa'nın askıya
alınmasıdır.
Bu hamle bir AKP darbesidir. Erdoğan kliğinin hükümet
aracılığıyla, kendi kurduğu hukuk düzenine karşı bu darbe girişimi, durumun
sanılandan daha vahim olduğunu göstermektedir. Yargı, yürütmenin kontrolüne
alınmak istenmiş, ancak bu konuda Cemaati de aşan bir devlet refleksi ile
direniş başlamıştır.
HUKUKUN DEĞİL SİYASETİN YASALARI
Artık bu aşamadan sonra Türkiye’de hukukun değil,
siyasetin yasaları belirleyici olacaktır. Bu durum toplumların ve ülkelerin
tarihlerinde çok önemli ve büyük kriz dönemlerine (savaş, işgal, iç savaş gibi)
özgüdür.
Hukukun kuralları görece istikrarlı, normalleşmenin
sağlandığı, hayatın olağan akışının sürdüğü ve daha da önemlisi meşru bir
merkezi siyasal otoritenin bulunduğu dönemlerde geçerlidir. Türkiye’de böyle
bir ortamın kalmadığı anlaşılıyor.
Artık sadece eski iktidar ortakları arasında değil;
bütün toplumsal ve siyasal aktörlerin devreye girdiği bir çatışma yaşamaya
başladı. Ülke hızla ulusal bir krize doğru sürükleniyor.
CEMAAT DESTEKLENİR Mİ?
Bu kavgada taraf olmak başka şeydir, yolsuzlukların
üzerine gidilmesi ve açığa çıkarılarak hesap sorulmasını istemek başka şey.
Ancak bu çatışmada taraf olmak, yani çatışan iki taraftan birini desteklemek
büyük bir siyasal ve tarihsel hata olacaktır. Dahası bu ahlaken de
savunulabilir bir durum değildir.
Çünkü Cemaatin denetimindeki aynı Yargı ve Emniyet,
AKP Hükümeti'nin de desteği ve himayesinde Ergenekon ve diğer davalarda
birlikte komplo kurdu. İşbirliği içinde örtülü bir darbe ile 1.Cumhuriyeti
tasfiye ettiler.
Söz konusu kirli tertiplerle binlerce insanın hakları
ve hukukları çiğnendi. Özgürlükleri ellerinden alındı. Muhalefet tasfiye
edilmek istendi. Vahşi bir kıyım yapıldı.
AKP ve Cemaat, bugün çatışsalar bile, suç ortağıdır.
Bu nedenle, söz konusu çatışmadan bir “demokrasi” ve
“temiz toplum” çıkmaz.
TARAF OLAN BERTARAF OLUR!
Bu çatışmada taraf olmayan değil taraf olan bertaraf
(tasfiye) olur. Bu durum en çok sol muhalefet güçleri ve çevreler için
geçerlidir.
Çünkü sol ve toplumsal muhalefet güçleri; karşı
devrimci, gerici, dinci ve faşizan güçlerden birini destekleyemez. Sol ve
ilerici güçler kendi cephesini oluşturur. Ortaya çıkan çatışmadan yararlanmak
(örneğin yolsuzlukların üzerine gitmek) başka şeydir, taraf olmak başka şey.
Bu çatışmada AKP iktidarını sarsıyor diye Cemaati
desteklemek, siyasal intiharla aynı şeydir. AKP iktidarı gitsin de nasıl olursa
olsun demek, hem politikasızlık anlamına gelir hem de içinden geçilen tarihsel
dönemin özelliklerini kavramamak demektir.
Oysa iktidar çatır çatır gidiyor.
CEMAATİN ELİNE REHİN DÜŞMEK
Bugün hem AKP Hükümeti'ne hem de Cemaate karşı
mücadele etmenin bütün koşulları bulunuyor. Elbette AKP, iktidarı elinde
tuttuğu ve yolsuzluk araçlarını kontrol ettiği için bu mücadelenin birincil
hedefidir. Dolayısıyla, devlet aygıtını resmen yöneten AKP’ye karşı mücadele
kaçınılmaz olarak öne çıkacaktır.
Ancak bu durum, muhalefeti fiilen, zımnen ya da resmen
Cemaatin ortağı haline getirmemeli. Cemaatin suçlarını unutmamalıyız. Bu
çatışmadan hem hükümet hem de Cemaat ağır yara alacak, taraflardan biri
yenilgiye uğrayacaktır. Bir “pat durumu” da hesaba katılmalıdır. Hatta
uzlaşmaları bile mümkün.
Cemaat desteğiyle iktidara gelmeyi düşünenler varsa,
bilinmelidir ki onlar bu masonik örgütün elinde rehin olacaktır. Cemaatten
kurtulmaya kalkan ve iktidarı paylaşmaktan bir ölçüde (evet bir ölçüde)
vazgeçen AKP’nin başına gelenler ortadadır. Ahlakı olmayan bir kavga var
önümüzde.
Cemaatin, AKP ile çatışırken, Cumhuriyetin kurucu
kuvvetlerinden biri olan CHP üzerinde bir hesap yaptığı ortada. TSK’ya komplo
kuran Cemaatin, kendisini korumak için böyle bir güçleri dengeleme hamlesine de
ihtiyacı var.
DOĞRU TUTUM ve ÇIKIŞ
Cuma günü ziyaretime gelen değerli dostum, yol
arkadaşım, Türkiye emek hareketinin liderlerinden KESK Genel Sekreteri İsmail
Hakkı Tombul ile de bu konuyu konuştuk. Çıkış nedir?
Öncelikle saptanması gereken durum şudur; 11 yıldır
AKP-Cemaat-ABD sacayaklarına dayanan bir iktidar kombinasyonu vardı. Şimdi
üzerinde çalışılan proje ise CHP, Cemaat ve ABD arasından bir iktidar bloku.
Çünkü AKP iktidarında 11 yılda küresel sermayenin ve
Türkiye burjuvazisinin talep ettiği bütün neo-liberal düzenlemeler yapıldı. Çok
az iş kaldı. Ancak AKP kendi dar dinci ideolojik programını bütünüyle yaşama
geçirmeye kalkıştı. Bir süre sonra bütün sermayenin değil sadece bir
fraksiyonun partisi haline geldi. Bölgede de aynı çizgiyi izledi ve Müslüman
Kardeşler örgütünün bir parçası haline geldi. Özellikle Başbakan Erdoğan
öngörülebilir olmaktan çıktı.
Doğru tutum, toplumsal muhalefeti yükseltmektir. Halkı
özgürlük, adalet, laiklik, aydınlanma ve eşitlik için ayağa kaldırmak, alanları
doldurmaktır.
Bu krizden sağa kayarak değil, toplum ve ülkeyi sola
çekerek çıkılabilir. Çünkü ülke 12 Eylül 1980’den beri sürekli sağa kaydığı
için bütün dengelerini yitirmiş durumda. Dolayısıyla bu politik tutum toplumun
geniş kesimleri ve farklı odakları tarafından da desteklenebilecek bir karaktere
sahiptir.
ERKEN SEÇİM
Çözüm sağa kaymak değil, merkez sağda olan ya da
AKP’ye oy veren halk kesimlerine güven vermektir. Sorun budur. Sağa kaymak
güven vermeyecek, inandırıcı olmayacaktır.
Çözüm; büyük kitle eylemleri ile caddelere, alanlara
çıkmaktır. Ancak bunu yaparken meşruiyet çizgisinde kalmaya özel bir önem
verilmelidir.
AKP Hükümeti suçüstü yakalandı. Yapılması gereken
AKP’yi istifaya zorlamak ve ülkeyi bir seçime götürmektir. Yerel seçimlerle
genel seçimler birleştirilebilir. Seçimlere başta CHP olmak üzere muhalefet
partilerinin içinde olduğu bir seçim ve onarım hükümeti kurularak gidilmelidir.
Merdan Yanardağ
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)